19 Eylül 2020

Oyun Grubu !! Uyumu


Bugün bir oyun grubunun deneme dersine gittik,ders 10:30 da bizim de oraya vaktinde gidebilmemiz için 10:00 gibi evden çıkmamız lazım ki bu da demek oluyor ki saat 9:00 da falan kalkmalı ki sadrazamın sol hazretleri kahvaltı falan etsin.Acaba benim çocuğum 27 aylık ömründe 27 kere saat 9:00'da kalkmış mı ki bugün kalksın ?Ben de mallık ne diye o saatteki bir yere gitmeye kalkıyorsun.

Yarım saat boyunca öperek,okşayarak,üzerini açarak yer yer uyuz olmaya başlıyorum bak diye söylenerek kaldırmaya çalıştım,surat beş karış kalktı önce bir anırdı,sonra kahvaltıyı böğyyk diye itti,işemedi saat oldu 10:00 biz hala evden çıkma aşamasına gelemedik bile çünkü herif mama diyor ama önündeki mamayı yemiyor.

İşte günün başında sınanmaya başlıyorum.

Dışarı çıkmak istemez,ayakkabısını iter,bu arada hala işemedi ve biz evden çıkmak üzereyiz.

Neyse allah sen büyüksün dedim ve çıktık.

Girdik içeri ilk 45 dakika etkinlik son 45 dakika da koordinasyon(işte minderleri koymuşlar atlıyor çocuklar adına koordinasyon demişler)

Benimki durur bekler mi hiç ne gördüyse istedi,hamur istedi,blok istedi,yetmedi sandalyeyi sahiplendi. Çocuğum ne etkinlikler beklerken kız verdi mi eline oyun hamuru el bilmem nesi gelişsin diye ulan 24-36 aylık gruptaki çocuklar genelde pipilerini havaya kaldırarak bile işeyebiliyorlar ,oyun hamurunu öylece verip yuvarlatmayı ben 9.ayda yaptırdım evde.Herif tabii ki de sıkıldı ve kalktı yerinden, kız söyleniyordu "ama yerimizden kalkmıyoruz" diye, şöyle çoğul konuşan herkesten (başta anneler olarak) nefret ediyorum.Bunu geçelim.Hamur bitti boya başladı, tabi ben size buralarda ne kadar sıkıldığını anlatmayayım siz anlayın,zira Pıncır evde parmak boyasıyla soyut tablolar yapmış biri duvarlara neden diğer normal çocuklar gibi kağıdı boyasın ki ? Bloklardan da sıkıldı,evde götümüzden çıkan blokları orada bir güzel topladı zaten neden toplamasın ki para veriyoruz ,siler de onları yani...Böyle böyle 45 dakika doldu,sınıftan çıkarırken 3.dünya savaşını bizzat yasadım.Yerlere attı kendini öyle böyle değil çıldırıyor ulan manyak çocuk sanki içeride uslu uslu oturup her boku yaptı da elinden aldık, bilinçli (!!) bir anne olarak göz hizasında konuşmayı denedim,hatta adam yerine koyup açıklamaya çalıştım ama o öyle yatıyor yerde(bu arada diğer çocuklar el falan yıkıyorlar yeni sınıfa geçecekleri için benimki de mikroplarına mikrop ekliyor)en sonunda bana bak dedim ya şimdi kalkar sınıfa geçersin ya da gideriz buradan, şimdi tehdit çok başvurduğum bir tanım değil ben daha çok alternatif sundum demeyi tercih ediyorum hoş her ikisinde de benim çocuğum anırmayı ve yerde yatmaya devam etmeyi tercih ediyor.Artık ne kadar tükenmişsem adam çıktı geldi bunu sınıfa götürdü, ben de teşekkür edeceğim yerde neden daha önce gelmediniz diye sordum çocuk neredeyse 5 dakikadır anırıyor da.

Spor tarafını daha çok sevdi,atlamayı zıplamayı ama bilin bakalım orada da neyi sevmedi , bir tane çocuğu.Yalnız boyu Pıncır'ın bacağı kadar olan o bebe var ya pire gibi ters kayıyor düz kayıyor oradan atlıyor buraya geçiyor , benimki aman ona dokunmuş diye cırlıyor,aman onun önüne geçmişler diye zırlıyor(yalnız çocuğumun bu arada saat 9 da kalktığını lütfen göz ardı etmeyin normalde 11:45-12:15 arası kalkar), kaçınılmaz olarak tabii ki de yedi çocuktan tekmeyi baktım anası hiç müdahale etmiyor ,ben de en azından bir tepki veriyorlar diye düşüncemi belirterek bilinçli bir anne olduğumu gösterdim.Oysa ki ikisinin de kedi köpekten farkı yoktu.

O ders de bitince tam kapıdan çıkıyorken atölye öğretmeni bana çocukların sınırlara ihtiyaçları olduğunu ve bu sınırların devamlılığı olursa bir işe yarayacağını özet olarak geçebileceğim birkaç cümle sıraladı.İşte o sırada derin bir nefes alıp içimden " tatlım sen ne mezunusun da bana böyle bilmiş bilmiş konuşuyorsun, içeri girdiğinde o mavi gözlerine bayılıp mıncıklarken çocuğumu bahsettiğin sınırlara neden uymadın?" derken dışımdan "zaten sizler bunun için yok musunuz ?" dedim.Oh iyi demişim şimdi fark ettim.

Ne kolay değil mi her boku söylemek? Çocukla tek başına evdesin, çocuk evde boya da yapıyor lego da hamur da , ama sen kural koyacaksın 15 dakika lego çocuğum masadan kalkmak yok,şimdi biraz mola ve etkinlik saati bu 20 dakika ona göre ...

Valla ben çocuğuma yemek yemeyi, çişini bokunu tuvalete yapmasını falan öğretirim.Onun dışında ben çocuğumla yaşarım, yaşamıma dahil ederim,beraber diş de fırçalarım barbunya da ayıklarım,makineye çamaşır da atarım.Bir şeyleri öğretmek için değil dahil olsun benimsesin diye yaparım.Çocukları daha bebekken neden gönderiyoruz o zaman kreşlere ? Bok gibi de para veriyoruz bir zahmet siz öğretiverin , tek kişi yaşadığı bir evde neyin sınırını çizeceğim çocuğa aman yazarken fark ettim iyi ki huysuzluk yapmış Pıncır atölye saatinde,aferin çocuğuma...


Neyse sonuç itibari ile hem o sözde öğretmene uyuz olduğum hem de pire çocukla hiç anlaşamadığı için ama en önemlisi haftada 3 gün bu sabahki tantanayı çekemeyeceğim için göndermeyeceğim.

Sadece spor tarzı bir yer buldum para bok olduğu için haftaya da onun deneme dersine götüreceğim, en azından minderlerden atlarken biri kalkıp da bana sınır çizin demez.


Sonuç itibari ile bugün pestilim çıktığı için derhal anneme postaladım ve anne-baba hafta sonusu ilan ettim.

Canım kendim...

Canım çocuğum...

10 Eylül 2020

Tuhafiyedeki Hafiye / Ahmet Turan Köksal


Tuhafiyedeki hafiye en basit haliyle; tuhaf bir roman..

Okurken yer yer "yok anasının gözü, oldu olacak şu da olsun bari, vay şerefsize bak " şeklinde tepkiler verdiğim ama nedense de bırakamadığım bir roman oldu.He 2 ay sonra hatırlar mıyım ? Allah bilir...

Zaten artık okuduğum romanlarda gerçeklik şeysine takılmamaya karar verdim, yazar göstersin hayal gücünü ben de vay be diyeyim ; mesela Koray Sarıdoğan'ın Kadran Kadraj  diye acayip bir kitabını okudum, ulan kitap 600 sayfa içindekiler hem mantıklı hem saçma ama bir güzel de okudum ki sorma ; bu kitap da aynı  malın teki bir herif var işte böyle anasının babasının efsane şımartıp başına bela olacak cinsten işte sonra anası babası ölüyor ölmeden de buna bir tuhafiye dükkanı alıyorlar olay orada başlıyor.

FBI giriyor MİT giriyor yandaki kuru yemiş dükkanı giriyor , dayı var bir tane mesela her eve lazım mı desem evlerden ırak mı desem karar veremediğim öyle halay çekiyorlar kitap boyunca.

sonuç olarak kitabı dolap hesabımda satıyorum; okursanız okuyun ama okumazsanız da bir şey kaybetmezsiniz.

Çok kalp 💓

09 Eylül 2020

Saç Tarama Meselesi




Bebe yaşını doldurup ota boka müdahil olmaya ve evde evin bebesi (etkisiz eleman) gibi değil de ev sahibi gibi davranmaya başladığından beri kullandığım tek tanım bu ; saçımı taramak anladınız siz neresi yanarken kim tarıyor açık açık yazdırmayın bana biliyorsunuz artık hanımefendiliğimden pek taviz vermiyorum.

Çünkü saçımı taramazsam oturup o son evet'i söylerken neden bir kez daha düşünmediğimi sorgularken buluyorum kendimi, çok da sorgulayamıyorum çünkü malum yemek falan da yapmam lazım.

Bana soruyorlar nasıl uyku eğitimi verdin diye ? Sokacağım eğitiminize diyemediğim için kibarca eğitim muhabbetlerinin bana göre olmadığını söylüyorum. Israrla sorarlarsa 2 yaşına kadar ayağımda salladığımı ( bazen anırtarak ) sonra küçük bir ayı gibi olduğundan sığmadığını ve zaten de istemediğini dolayısı ile de kendi kendine uyumaya başladığını söylüyorum.Tam böyle es veriyorum oğlanı övdüm biraz balını yiyeyim diye, çat yapıştırıyorlar : nasıl beceriyor ? 

Saat 9 olunca sütümü yap anneciğim de ben yatayım diyor , böyle beceriyor amk 

Nasıl becerecek beceremiyor, tehdit ediyorum uyumazsan ayağımda sallarım diye.Olay bu ! 

Bezi de öyle bıraktı , gece madem kalkıp işemiyor uykusu bölünsün istemiyor benim neden uykum bölünüyor ?  işeye işeye rahatsız ola ola öğrendi o da gece nasıl çişini tutacağını.. tutamasa da sıkıntı yok zaten de ara ara tutamıyor.

Hani diyorlar ya evlenince yatak odan halka açılıyor diye ona ekleme yapıyorum bebek olunca evin komple belediye çadırı oluyor.ortaya bir bebe geliyor ulan biri anneanne oluyor diğeri babaanne, amca,hala,teyze,dayı diye uzuyor gidiyor ve hepsi bebe üzerinde aynı haklara sahipler. kimi kayıracaksın ? tabii ki anneanneyi o ayrı ama sonuçta etik mi ? tabii ki de etik...

Yazarken uyuz oldum kendime..

Zaten de kayırma durumunu yazmıyordum ki heh hepsi aynı haklara sahipler , bu hakları da ana üzerinden göstermeye kalkıyorlar ya ona uyuz oluyorum.

Neyse , gelelim saç tarama mevzusuna 

Shrek'in sıkışınca dediği bir laf var : biz eşya odaklı değil çocuk odaklıyız diye

Rica etsem bir sorar mısınız ne demekmiş o ? Neyin artistliğini yapmaya çalışıyormuş millete psikologvari cümleler kurarak ? evde toplamda 6  saat bile vakit geçirmeyen biri olarak buna nasıl karar vermiş :) 

Valla ben bir şey odaklı değilim, onu sürekli oyun evlerine,parklara götüremeyeceğime göre,oturup da saatlerce etkinlik yapamayacağım göre veriyorum parmak boyasını soyut takılıyor evde,ben de ya candy crush oynuyorum o sırada ya da eski sevgilimin karısı ve sülalesi dahil milleti stalklıyorum.

Ben kendim odaklıyım yani :) 


Valla öyle böyle derken 2.25 yaşına geldi bir 2.25 daha sabreder saçımı taramaya devam edersem okul çağı başlar ve öğretmenlerine sevgilerimi sunarım kalpler eşliğinde

Çünkü biliyorsunuz ben 4-5 yaşından önce kreş muhabbetine çok karşıyım, öyle de prensiplerim vardır.kim demiş ben rahat bir anneyim diye...


Herkese benden kalp 💓


07 Eylül 2020

Queen is back canımlar


Blog dünyasını kimliğimin ifşa edileceğini hissedip bıraktığımda 20 li yaşlarının ortalarında, taş gibi hatun tanımına yakın,nerede sabah orada akşam yaşayan hit ve fit biriydim.

2020 yılında ise az önce yazdığım hayatı hiç yaşamadığını hisseden, çükündürük altına girip rasyonel bir insanın mantığı ile karar veremediği boku yeyip  çocuk yapan, ( şimdilerde ise o çocuğa sağa sola değil lazımlığa işemesini öğreten) out ve fat biriyim.

Tek değişmeyen Shrek'e hala aşık olmam.Hoş resmileştikten sonra bu hislerime ara ara uyuz olma eklense de bütüne baktığımda hala aşığım.

Ah eklemeyi unuttum...

2018 Mayıs'tan beri de ( yani büyük Checky Monkey depreminden sonra ) işsizim (parasızım,artık bir parfüme 300 lira veremiyorum çünkü pazara çıkmak zorundayım,evladım taze sebze meyve yemek zorunda bla bla bla ) 

Ve yazmazsam çıldıracağımı hissettiğim anları o kadr çok yaşamaya başladım ki günlük tutmaya karar verdim, sonra iki sayfa bile yazamadan ruhumun emcüklendiğini hissettim ne kadar 86 yılında doğsam da sonuçta çatır çatır kaydırmalı telefonlar kullanan biriyim, kalem-kağıt nostaljisini sevemedim ve bıraktım.Ama baktım hala öyle şeyler oluyor ki yazmazsam çıldırabilirim, bir bilgisayar alıp word dosyalarına yazabilirim dedim , sonra da blog açayım herkes çıldırsın dedim.

Şu sıralar hayatım durağan,pek bir şey olmuyor.Hatta şu soktuğumun virüsü yüzünden yakınlarımı kaybedip duruyorum.Hatta bir ara Shrek pozitif çıkmıştı işte zaten o 15 günde bir güncelleme geldi bana ermiş statüsüne az kalmıştı ki karantina bitti.Size o 15 günü ayrıca anlatayım. 15 günde kaç kere boşanma kararı alınır başlığı ile :) 

Hepinize benden kalp çokça kalp ,