30 Aralık 2020

Her şey bir boza ile başladı

Yalnızlıktan çok hoşlanıyorum, hele yalnız başıma bir şeyler yapmaya bayılıyorum.

Öyle çok şehir bilgim yoktur ama kendime rota çizip gezmeyi çok seviyorum.

Geçenlerde annemdeydim ve canım o kadar sıkıldı ki bebe bir yandan kuzenimin canlı dersleri bir yandan anneme boza içelim mi diye sorunca baktım tamam dedi, dedim ben Vefa'ya gidiyorum, oradan yürüyerek döneceğim. (Annem G.O.Paşa'da oturuyor)



Neyse bir şekilde gittim Vefa'ya aldım bozayı , oradan yürüye yürüye gezdim; Süleymaniye, Beyazıt, Unkapanı, Ayvansaray ,Balat... Bildiğim yollardan değil hep bilmediğim yollardan kaybola kaybola Balat'a geldim. Eh hiçbir yer açık olmadığı için de oturup mola verebildiğim tek yer kaldırım oldu.






Balat'taki o Rum evlerine bakıp hüzünlü düşüncelere daldığım anlarımı başka postta yazarım ama bugün yazmak istediğim Sahaflar Çarşısı ...


2000 yılında liseye başladım , hazırlık okudum ve İngilizce kitaplarımızın sıfırları çok pahalı olduğundan ( bir dersin toplam kitabı 40 liraydı ve 400 liraya denk geliyor sanırım) ikinci el almak durumunda kaldım, bir de bolca silgi , çünkü kitapların hepsinin sayfalarını tek tek sildim.

Sahaflar Çarşısı ile tanışmam o sene oldu.

2000-2004 yıllarımın özetidir orası. Tabii o zamanki hali ile bu zamanki içler acısı hali kıyas kabul etmez.

Hemen hemen her hafta sonu giderdim, ya sözlük almaya, ya İngilizce hikaye kitapları almaya, ya ders kitaplarımı bulmaya ya da takas etmeye. Gelir ve işim bitince de şu an olmayan çay bahçesinde çay içer üniversiteye bakardım. İstanbul Üniversitesi hiçbir zaman hayalim olmadı ama içini merak ettiğim nadir üniversitelerdendir, şans o ki tam 2 kere sınava girdim ben 2 ÖSS 2 YDS eder bu :) Dördü de üniversitenin ana binasıydı, ya hukuk fakültesinde ya siyasal bilimlerde girdim , sadece bir tanesi fen-edebiyat fakültesindeydi ve itina ile girdiğim tüm amfilere adımı kazıdım. Hatta koridorlarda boş boş dolanmayı da çok isterdim sırf bir şeyler hayal edebilmek için geçmiş günlere. Sonra ruhu olmayan dandik bir üniversitede okudum ama eminim ki bugün oraya da gitsem oturur ağlarım. 

O dönemde yerlerde hikaye kitapların satılıyordu, 1 liraydı, bol bol onlardan alırdık dersler için, çok canlıydı orası , sonra bu iktidar geldi önce Taksim Meydanı'nın ruhunu aldı sonra buranın .. Her iyi şeyi olduğu gibi buraları da beton yaptılar ..


O günlerden ve çok çok daha geçmiş günlerden geriye o çınar ağacı kaldı geriye, ve belki de daha ilerideki günlere de kalacak.

Artık Sahaflar da sahaf değil zaten ,orijinal kitaptan bol şey yok. Oranın da ruhu yok, dükkan önü tezgahlarda duran kitaplardan okuduğumu bilirim, hatırlıyorum şimdi hepsi jelatinli. Yaklaşınca bile ne aramıştınız diye soruyorlar ?

Beyoğlu Sahaf Çarşısı hala direniyor o ruha , o daracık pasajda ... Hoş geçen ay gittiğimde pandemiden dolayı kapalıydı. 

Kaybettiğimiz şeyler edebiyatına girmeyeceğim ama hayatımın hassas bir dönemine giriyorum bunu hissediyorum. 

Mesela bu evin karşına oturdum oturdum düşündüm, kimdi bu evlerde yaşayan ? onları kapısına kilit vurup gönderen şey neydi ? Komşum dediği Müslümanların yaptıkları yüzünden mi gittiler yoksa çok başka sebepten mi ? O evlerin içini öyle merak ediyorum ki , sanki merdivenlerine otursam roman yazacakmış gibi hissediyorum.  


Burayı evi çevreleyen çitin arasından çekebildim, bu mahallenin en zengini olmalı :) Ev kocaman resmen köşk arka tarafı da muhteşem ama tırmanamadım çitlere yağmur çok yağıyordu..

Girişin güzelliğine bakar mısınız ? 

Kaplan Diary geçenlerde Çocukluğumun Komşuları diye bir seri yazdı, hepsinin çıktısını almıştım. Artık o mahalleyi buldum :) O gün gezdiğim mahalleyi, gördüğüm evleri gözümde canlandırarak okuyacağım seriyi. 

Neyse velhasıl kelam, bu duygusal minnoşluğumdan da anlayacağınız üzere regl is coming... 

Eskiden regl öncesi gemileri yakar, ortalığı birbirine katardım şimdi minnoş minnoş duygulanıyorum. Canım Kendim..

Çok Kalp 


21 Aralık 2020

Müslüman Noel Kutlamaz !!!!


Her sene hesabım olan her sosyal medya sitesinde bıkmadan usanmadan paylaşıyorum bu görseli,
bu yıl burayı da ekleyeyim dedim...


Yeni Yıl'da kutlamaz diyen varsa da ; kendimi iyi hissettirecekse ister yeni yılın uğuruna inanırım ister ineklerin , o benim bileceğim iş !

Çok kalp

20 Aralık 2020

Defne Suman - Yağmur'dan Sonra


Defne Suman okudunuz mu hiç ?

Okumadıysanız bir şans verin derim Emanet Zaman'ı ya da Kahvaltı Sofrası'nı okumakla başlayabilirsiniz ama Yağmur'dan Sonra'yı okumayın, hele ki bununla hiç başlamayın.

Kitap bir distopya, ütopya her ne boksa işte , eğer bu türün sağlam bir okuruysanız kitabı zaten beğenmeyeceksiniz. 

Kitap bir deprem ile başlıyor ,Vatan ülkesinde bir barınakta ( yetimhane gibi düşünün) yaşayan çocuklar; Kaya ( ilk yetim ) Yağmur ve Bulut ( bunlar ikinci salgından sonra gelenler anaları babaları falan var )

Kızlar ve erkekler 16 yaşına kadar yetiştirilip erkekler cepheye kızlar komutan koynuna yollanıyor , vatana yeni canlar lazım yumurtalıklar ve spermler önemli ki zaten boşa harcamayın diye öğütlüyorlar :) 

Tabii bir de ülkede bir Lider :) var ; bizim asrın Lider'i gibi .. aynı aynı hık demiş burnundan düşmüş

Neyse çok spoiler vermeyeceğim, bu 3 salak bir şekilde kaçıyor oradan ve kitapta yarım yamalak anlatılıyor olaylar , Kaya'nın ağzından okuyoruz. Şahsen ben okurken Kaya'ya saydırmadığım küfür kalmadı bir insan nasıl bu kadar salak, nasıl bu kadar kör nasıl bu kadar bağlı olabilir Lider'ine diye .. Tipik bizim Tayyipçiler gibiydi , ne zaman hakkında olumsuz bir şey söylense "ama Lider yaptıysa vardır bir bildiği" diye cevap veriyor, biliyorsunuz bizimki de çalışıyor ama çalışıyor :) 

Yağmur denen ise tam bir gerizekalı, hiç kadın dayanışmasına giremeyeceğim kusura bakmayın bencil pisliğin teki..

Oh rahatladım

Hiç sevemedim o kızı 

Neyse ya ben zaten kitabı da sevmedim, Defne Suman sanki durmuş durmuş demiş ki Nermin Yıldırım, Hikmet Hükümenoğlu, İsmail Güzelsoy çıkarmış benim neyim eksik demiş ve tonla soruyla biten bana göre hiçbir derinliği olmayan bu kitabı yazmış.

Bu arada da Defne Suman Yazarıyla Konuşanlar okuma grubumuzun yarın akşamki konuğu, tüm burada yazdıklarımı pek tabii ki söylemem ,o yüzden sadece dinleyici olarak katılacağım ama siz bilin ki kitap tırt :)


16 Aralık 2020

Temiz deliriyor muyuz ?



Buraya yeniden dönerken özellikle beybi ile ilgili yazmayacağım demiştim, 7/24 bebesinden bahseden, sürekli otta bokta psikolojik nedenler arayan , gereksiz hassas annelerden olmayacağım demiştim, burası benim olsun demiştim..

Demiştim, demiştim

Ama açın bakın post sayısını 10 ise 7 si beybi...

Sonuç tabağı koyun yine tükürdüğümü yalıyorum..

Ama bugün yazacaklarım ondan ziyade kendimle ilgili , tabii içinde yine beybi var..

Yeni yasaklar geldiğinden beri yine hayatında sadece ben kaldım , yazın bir şekilde oyun evlerinde birilerini görüp birileriyle oynuyordu, ya da oynamıyordu ama bi şekilde birileri vardı hayatında , şimdi yine sadece ben kaldım ve kötüsü o diğer kişilerin tadına vardı...

Yasaklar ilk çıktığında küçüktü daha 2 yaşında değildi o yüzden kinetik kumdur, figür oyuncakları yıkamaktır gibi netten bulduğum aktiviteler ona yetiyordu ama artık yetmiyor, ya istemiyor ya da gerçeklerine dahil olmak istiyor. Sürekli mutfakta mesela, sürekli bir şeyler karıştırsın, pişirsin istiyor

oyuncakları ile hiç arası yok, sadece yapbozları seviyor bu arada ya da eşleştirmeleri tabii gel anne şeklinde oluyor çoğu 



Geçen haftaya kadar havalar güzeldi parka gidiyorduk ve bu da bir şeydi, zaten o zaman anladım ki insan istiyor yaşıtı ya da değil , beraber kayabileceği taklit edebileceği birini istiyor. Şimdi havada buz gibi yine de sarıp sarmalayıp çıkarıyorum dışarı A101'e falan gidiyoruz , meyve seçiyor , yolda su birikintilerinde zıplıyor o kadar... ( Bu arada d işte bu zıplamalar hep Peppa Pig )

Sinirli bu ara ben de gerginim 

Benim derdim ne bilmiyorum da onunkine derman olamıyorum ya o da canımı sıkıyor 

Babası gelince evet güzel ama baba da her gün var....

İstanbul'un çok az suyu kalmış biliyorum ama affedin  canısılar benim beybi iki günde bir yıkanıyor çünkü yıkanırken şarkı söylüyor ve oynuyor , o yüzden kusura bakmayın 

Beybinin tek olmadığını biliyorum, ondan daha zor şartlarda yaşamak zorunda olan bebekler, çocuklar, gençler olduğunu da farkındayım ama kayıp bir nesil yetişiyor bunu da biliyorum.


Yürümeye başladığında babası geldiğinde kapıyı açardı ve sarılırlardı, bu pandemiden sonra sarılmak istediğinde geri çekilmek zorunda kaldı babası bir denedi iki denedi şimdi yine kapıyı koşarak açıyor ama sarılmaya tenezzül bile etmiyor ,oysa hepimiz sevmez miyiz babasına hoş geldin deyip sarılan bir çocuğu.. 

Bu sadece bir örnek 

Ten temasının ne kadar özel ve önemli olduğunu bildiğim için  olabildiğince üç  kişilik dünyamıza başka kimseyi dahil etmiyorum ki çocuğuma doya doya sarılayım.. Belki de benim gerginliğimin nedeni bunları yapmak zorunda kalkmaktır.

Ben titiz biri değilimdir, şu pandemide de belli başlı tedbirleri aldım sadece ne muz yıkadım ne ne paket havalandırdım, dışarıda da gayet bulundum , oturduğum masayı bir de ben sildim , beybiden gözümü ayırmadım ama dışarda oldum. Çocuğumla aktivite kitaplarını alıp kahve içmeye gitmek ne büyük şeymiş be, asıl tehlike bence evlerdeyken bu yerleri kapatmak bir sürü kişiyi işsiz bırakmaktan başka bir bok değil. Sonuçta eve giden yine gidiyor gitti mi de kalıyor, toplu taşımalar gırla... 

Olan biz arabası olmayan annelere oluyor :) 

Artık psikolojim öyle berbat ki ölen ölsün ne oluyorsak olalım diye bağırasım geliyor.

Bir kırık bir de normal kalp 


09 Aralık 2020

Happy New Year Ruhu ...



Bugün iki yıl aradan sonra ağacı kurdum, ilk sene hamileydim göbüşü yayıp yatmak daha mantıklı geldi, bir elimde turşu diğer elimde biskremle geçirmek daha güzel geldi, ertesi yıl herife güvenip kuramadım, 6 aylık falandı yani düşündüm de yine popişimi kaldıramamışım..

Bu sene dedim artık büyüdü durdan kalktan anlıyor, kuralım beraber ..

Yarın yüksek ihtimalle toplarım çünkü oğlan ağacı ve dallarındaki süsleri aktivite zannediyor sanırım.

Oysa ki motor gelişimi de tamamlandı diğer şeyleri de ama demek ki tamamlanmamış. Dünyanın parasını verip Zara Home'lardan Tchibo'lardan almışım ağaç süsleri ( tabii o zaman zenginim , şimdi Bim'e falan gelsin öyle alırım diyeceğim de oralara da gelmez ) herif almış arabasını düt düt yapıyor, motor gelişim okey de beyin de sıkıntı var çocuğumda sanırım.


Aslında bunu yazmayacaktım, ışıklardan bahsedecektim.

Ne iyi geliyor değil mi ? içim ısınıyor sanki ışıkları görünce , ig'de falan gördüm kavanozun içine led ışıklar koyuyorlar , hatta evlerini bile gün ışığının düşme yerlerine göre döşüyorlar , ben o kadar zeki olmadığım için çam ağacının ışıklarında buluyorum huzuru, yetiyor şimdilik..

Bu sene kart da yazıyorum, oturdum düşündüm , gece uykumdan fedakarlık edecek kadar sevdiğim kimler var diye üşenmedim saydım, çok şükür ki 18-20 arası çıktı, bu sayının çoğunluğunun zamanında blog'tan tanıdıklarım olması ne güzel değil mi ? 

Bu aralar bana iyi gelen şey bu işte ; hepsi uyuyunca çıkarıp ıvır zıvırlarımı onlarla uğraşmak...

Herkesin kendi popişinden sorumlu olduğu bugünlerde yeni yıl için dilenebilecek en anlamlı dilek de bu olsa gerek ; popişlerinizi koruyun ve kollayın..

Yeni yıl hayatımızdaki güzellikleri ve hayatımızdan sevdiklerimizi eksik etmesin yeter..

Kalp Kalp Kalp