28 Ekim 2020

Delik & Yamaa



33 yaşıma kadar ne güzel yaşamışım ya, böyle resmen ekmek elden su gölden gibiymiş.
Sosyal kontratı imzaladıktan sonra da göllerden devam etmişim yaşamaya ama geçtiğimiz bahardan beri minnoş ruhum daralıyor.
üst üste bilerek mi yolluyor yukarıdaki topları yoksa sıkıntı böyle mi çekiliyor bilmiyorum ama bana sağlı sollu geliyorlar.
Günde 3456 tane su doku çözmüş gibi çalışıyor beynim.

İsteyen istediği yorumu yapabilir bu konuda , kimseye saygı duymam kendi fikrin ayrıca da sanane derim ama ben de Shrek her şeyden önce geliyor, bebeden bile.
İkisi o kadar farklı ki ve ikisi de o kadar derin ki, benim hayatımda eğlenceli anneliğin yolu Shrek'ten geçiyor, neyse konu Shrek olunca böyle duruyorum, temmuz ayında pozitif oldu kalakaldım, sabırla fenalaşacağı günü bekledim ya da kendimin pozitif olmasını ama neyse ki o ayakta atlattı ben de negatiftim, bir şekilde devam ettik 

şimdi de size kitapta okursanız çok romantik gelebilecek bir şey  yazayım; kalpten beyne giden tünel....
O tünelin doğuştan kapanmış olması gerekiyormuş.
İşte Shrek'teki o tünel kapanmamış üzerine bir de genişlemiş, buna bakarlarken bir de nur topu gibi delik buldular 
Biz şok 
yani doktor o anda kansersin de delik var da dese yaratacağı his aynıydı.
bombok hissetme durumunu takiben kalbimden parça alın kapatın deliği durumu
bunu cidden söyledim (:

Onunla ilgili hissettiğim tonla his vardı ama endişelenmemiştim hiç, onu da yaşıyorum bu ara.
Görüyor musunuz siz adamı vermişler bana yanında promosyon geniş bir tünel ve delik ile hem de kalpte , ya da adam benim kendi rızamla dolandırıldığımı öğrenince deldim geçtim kalbini ( neyse ki bu değil çünkü doğuştan )

Haftaya ameliyata girecek , kasıktan girip bir şey yapacaklarmış , umarım adamın kasıktan girerken beynine zarar vermezler :) / çünkü eminim ki aklına bu geliyordur :" ulan şimdi bizim kasığı delecekler ya ya sonrasında fiki fiki olmazsa" tarzında bir düşünce olduğunu iddia edebilirim ama ispatlayamam çünkü biliyorsunuz çükleri ( ya da çük bölgeleri ) beyinleri:)
ben de onu şöyle rahatlatmayı düşündüm; tamam göğsünü delsinler açsınlar falan nasılsa memelerinle bir işin yok, ve vazgeçtim kalbi malbi tutar herifin

Bundan sonra aman tadımız kaçmasın Ali Rıza Beyciğim modunda mı olurum bilmiyorum ama ilerde oğlana "aman baban duymasın kalbi var" çok derim gibi, ya da ne diyeceğim ya onun ruhu bile duymaz.

Yani anlayacağınız benimkine yama yapacaklar , o yamalı devam ederken hayatına ben dipçik gibi devam edeceğim :) 
Farkımız tarzımız ne de olsa 

Şu son 15 gündür google'dan edindiğim kardiyoloji bilgim ile Shrek'e deli teşhisler koydum ama neyse ki kimseyle paylaşmadım, MR'lar sonrası da tam nöroloji çalışacaktım ki ameliyat günü belli oldu ,tıp eğitimimi yarıda bıraktım, belki ilerde alternatif tıbba yönelirim.

Son olarak da götünüzü kollayın, kendinize dikkat edin 
o yavşak virüse yakalanmayın , kendi kardiyoloji bilgim ile koyduğum teşhis şu oldu ; bu adam 35 yıldır delik ve geniş tünel ile güzel güzel yaşayıp gidiyorken ne oldu da birden tepki vermeye başladı ? 
Korona oldu ve soktuğumun sıtma ilaçlarını kullandı
Adamın hayatındaki son 6 aydaki tek değişiklik bu
Tabi siz yine de benim teşhislere çok güvenmeyin 

Çok kalp 

23 Ekim 2020

Hikmet Hükümenoğlu / Atmaca




Hikmet Hükümenoğlu  torpili bol, kredisi çok çok yüksek bir yazar gönlümde. 

Hoş Atmaca okuduğum ikinci kitabı ama Körburun ile yaktı geçti beni ( bu arada Körburunu bir kere daha okumaya karar verdim) , fakat Atmaca beni çok heyecanlandıran bir kitap olmadı , tam sonbahar kitabı ama böyle yazın falan çıksaydı ve okusaydım "abicim hava zaten 567 derece, buza oturuyoruz o derece sıcak bir de şu depresif tiple uğraştırma bizi" derdim.

Kitapta melankolik uyuz bi tip var ara ara kafasını duvara çarpasın geliyor, zaten de sıyrık kafadan onu okuyoruz ama nasıl okuyoruz bir de bana sor 

Kitap 1995'te başlıyor 1995’ten 2019’a kadar ,artık tüm depresiflik, bitmişlik falan had safhadayken hadi artık ölüyor musun birini mi öldüreceksin bir şey olsun derken bir şey oluyor kitapta herifin tüm olayı çıkıyor çıkmasına ama  hiç umulmadık bir şey oluyor. 

Ben de oturmadı taşlar , ay böyle de olmuyor ya spoiler vermeden

Yani şimdi Atmaca neden Atmaca ? Yani kitapta bahsettiği atmaca ile ne alakası var ? 

Diyorum ya kafamda deli sorular çok.

Ama size bir okuma grubundan bahsedeceğim , hemderdim ( eski bloggerlardan ) Damla ile bir grup kurduk aslında Damla'nın fikri hepsi ben getir götür yapıyorum, yazarıylakonusanlar diye.

Her ay bir yazarın bir kitabını okuyoruz ve genellikle ayın son haftasında bir gün zoom üzerinden yazarın da katılımı ile sohbet gerçekleştiriyoruz. İşte tüm bu zor organizasyonu Damla hallediyor ben de işte paylaşım yapıp repost falan yapıyorum :) 

Telegram'da genel bir grubumuz var ( ve hatta gıybet yaptığımız ayrı bir grup ) orada karar veriyoruz hangi yazarın hangi kitabını okuyalım diye, bu ay 2 Kasım'da Hikmet Bey katılacak bize, eğer katılmak isterseniz bekleriz, reklam meklam ne derseniz deyin adına. İsterseniz dinleyici olarak katılıp izle yedebilirsiniz. Katılım zorunluluğu yok hatta kitabı okuma zorunluluğu bile yok bir bakıma canınız isterse sadece bakıp çıkabilirsiniz :) 

Hikmet Hükümenoğlu'nu okuyun, hele ki Körburun'u mutlaka okuyun.

Kalp Kalp Kalp

15 Ekim 2020

En gereksiz müesseselerden ; Eltilik


Kalıplaşmış ne anlamı olduğunu bilmediğimiz salak saçma bir kelime değil de ne Allah aşkına ? 

Nerden türemiş ne bokuma türemiş adı da çıkmış , eltin mi var Allah başka dert vermesin diye başlanıp ayağını denk al kuma kumayla anlaşırmış elti elti ile anlaşamazmış ile devam eden nasihatlerin bitmek bilmediği ve sadece adı elti olduğu için ben bununla asla anlaşmamalıyım ,bu beni kıskanıyor diye kendimizi doldurduğumuz canım ülkemin en gereksiz sıfatı; kaynanadan sonra :) 

Toplumdaki erkek analarının kendilerini bir bok sanma olayına hiç girmeyeceğim çünkü 3 ya da daha fazla tane erkek çocuğu olan anaların ultra bir bok sanma olayı var ki işte o benim uzmanlık alanım :)

Shrek'in iki tane erkek kardeşi var anlayacağınız annesinin sigortaları çok sağlam. Shrek ve abisi evli, küçük kardeşi de aman adı konsun da ne bok yerlerle yesinler tarzı düşünen bir kız annesinin kızını sevince ,adını koymak farz oldu.

Bu durumda gelinler üç eltiler iki oldu.

Şahsen 4 yıldır abisini eşi ile tüm uyarı, tüm engellere rağmen hiçbir sorun yaşamadık, aynı kafadayız ya da değiliz konu bu değil konu ikimizde birbirimizi şeyimize takmıyoruz, o yüzden de hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz, kıskançlığa gelince de kıskanılacak kadar önemli şeylere sahip değiliz, sonuçta ev herkeste olabilen bir şey ya da araba ya da iş ya da zayıf bir beden...Bunları elde etmek için kıskanmaya gerek yok bence he motiven kıskanmaktır o ayrı o zaman yardır beybi...

Neyse ; geçen hafta bu modern muhafazakar aileyi ile diğer bir modern muhafazakar aile olan biz hayırlı bir iş için ziyaret ettik, o ortamda bile kız tarafından en az 5 çift gözün biz eltilerin üzerinde olduğunu o kadar hissedebiliyordum ki, şimdi düğün var ya bak gör senin eltiler nasıl zayıflayacak ,bak ortanca eltin kaynananın yanından hiç ayrılmadı vs. vs. Hatta bir ara bir tanesine dönüp bir maşallah de de nazar değmesin bana diyecektim o derece rahatsız ediciydi.

Neyse nişanı yaptık, sahte gülücükler, Ay biz gelin almıyoruz kız alıyoruz ay biz de damat değil erkek evlat alıyoruzlar falanlar filanlar ile geceyi bitirdik.

Sonrasını ay dünüşüm ailenizi çok beğendi bizimkiler ile başlanan telefon görüşmeleri aldı ( ulan biz kendi içimizde hepimizden nerdeyse nefret ediyoruz arkamızdan demediğimizi bırakmıyoruz birbirimizin başkanı nasıl beğenelim) , bundan sonrası için taze gelinimize bol şans diliyorum 

Çünkü bu yollardan geçmiş biri olarak, dolaylı yollardan tembih edilecek her yerde ( bu genelde biz eltilerinin olduğu yerler ) herkese ( bu herkes de pek tabii biz eltiler ) her şeyi ( bu muhtemelen mobilya, altın falan filan ) anlatma :) 

Kızın kafası trilyon olacak, bu eltiler sahte mi yoksa gerçek mi ? 

Hiç gerek yokken edindiğimiz akrabalar ile ilişkimizde toplum da oturmuş zaten. Sağ olsun ailenin diğer üyeleri de bunu tasdikleyip onaylayınca, eltin mi var derdin var ile başlıyorsun ya da görümcen mi var aman keşke eltin olsaydı en azından kaynananı kafalardın ile devam ediyorsun. Ve yeni edindiğin ailede daha ilk günden herkese karşı fikrin oluyor ve hiç kimseyi sevmiyorsun. Bunların hepsi erkek için de geçerli ona da kim bilir neler neler deniyordur. 

Eltilerin arasını eltiler değil kaynanalar açıyor ya da görümceler ya da kızın kendi annesi, ablası falan. Bunlar bitmedi, öyle köylerde falan da olmuyor gayet hayatımızda olan herkeste var, bitmeyecek de tek bir yolu var baş edebilmenin ; erken yaşta evlenmemek 

Sümüğünü bile atmayacağın insanla bir şekilde oğlunu sevdin ya da ablasını sevdin ya da kızını sevdin diye akraba oluyorsun ve senden saygının yanı sıra ultra düzeyde adına denge dedikleri kaşarlık bekliyorlar. Hele ki çalışmayıp direk evde oturacaksan resmen kurtlar sofrasına dalış yapıyorsun. Halka açılan yatak odandan bahsetmiyorum o başlı başına bir travma zaten.

Nitekim bu kurtlar sofrasında azıcık kafan çalışıyorsa , işin kaşarı oluyorsun ve yoluna bakıyorsun.

Bu ilişkilerde kocanla arandaki aşk dediğin şey işlemiyor. Sosyal kontrat olan evlilik yeteri kadar zor değilmiş gibi bir de aileler arasındaki o gereksiz dengeyi kurmak zorunda bırakılıyorsun. Oysa ne gerek var ki ? 

Neden onun annesini annem yerine koyuyorum ya da neden o benim babamı baba gibi görüyor , hoş saçma bir cümle oldu kimse kimsenin bir şeyini kendi akrabası gibi görmüyor, herkes sahte zaten de sıkıntı bu zaten sahteyiz ne gerek var bu tiyatroya ki  ?

Neyse olay felsefeye doğru gidiyor çok dağıldı.

Bizim ailede şimdi başta kaynana olmak üzere hepimiz bir zırh giyeceğiz :) Biz iki elti bir şey sorsak mı sormasak mı diye kafayı yiyeceğiz kaynana ve yeni gelin de ne cevap versek de atlatsak diye, oysa götlerine boru gibi borç girecek olan onlar , gelinlikten tut avize bakmaya bile anaları ile gidip kavga edecek olan onlar, stresi siniri yaşayacak olan da onlar , biz eltiler bunun nesini kıskanalım ,bize gelinliği özel diktirdim desen ne olacak hazır aldım desen ne olacak.

Ben 30 yaşında evlendim. Çay kaşığıma kadar her şeyimi kendi kafama göre kendi istediğim yerden aldım, annem düğünüme ( ki bu en en en gereksiz tören ) misafir olarak geldi deyim yerinde ise, aynı şeyler karşı taraf için de geçerliydi. Shrek de ben de istediğimiz her şeyi kimseye sormadan aldık ,ettik. Sadece kırmamaya dikkat ettik anneleri o kadar ( kaşarlanmaya oradan başladım yani şu anki derecemi düşünün) , ÇALIŞTIĞIM için ne onun annesi ne kendi annem bunu da buradan al gibi bir tavsiye bile veremedi verdikleri tavsiyeyi de he he diye geçiştirip kendi bildiğimi okudum. Müthiş bir saygı vardı bana, ama ne zaman doğurdum işten çıktım şu an öyle bir delik arıyorlar ki bulsalar altın gününe davet ederler o derece umurlarında değilim.

Yani diyeceğim o ki ; kızlar evlenmeyin doya doya yaşayıp, flörtünüzün tadını da bokunu da çıkartmadan, kredi kartlarınızda sıfırları görmeden, kendinize 300-500 liralık parfümler almadan, içinizde ne varsa yaşamadan evlenmeyin. Ve çalışın, asla ve asla aile sponsorluğunda evlenmeyin, yapmayın.

Sizler pembe gelin olmak için doğmadınız, misyonunuz kocanıza sunumlu kahve pişirmek olmasın.

Ve şimdi ben ortanca elti, aile sponsorluğunda gerçekleşecek ve çevreye de her şey yolunda gitti sahtekarlığı ile ilan edilecek olan bu dönemi elimde çekirdeğim ile izleyeceğim.

Dolduruşa geldiğiniz eltilerinize bu zevki vermeyin :) 


Çok kalp 

10 Ekim 2020

Pınar Eğilmez / Uçan Tabut & Tanık

Okuduğu kitaplar çok satanlardan ziyade  Elif Şafak & Aşk kitabını okuyup da mobil Mevlana gibi gezen ya da Pucca ve türevlerini okuyan insanları hiçbir zaman okur kabul etmiyorum ben he buna son yıllarda meşhur farkındalık kraliçesi Azra Kohen de eklendi ama neyse.. Ben de müthiş donanımlı biri değilim kitapları okumayı seviyorum, okumaktan hoşlandığım türler var belki benim de kapasitem çoğu kişiye göre kıt ama popüler sözde gazeteciler tarafından reklamları çok iyi yapılmış kitaplar binlerce satınca sinir oluyorum. Arada derede o kadar güzel hikayeler o kadar harika yazarlar kaynıyor ki , canım sıkılıyor böyle olunca.

Bu iki kitap da popüler sözde gazeteci (ki bu Ayşe Arman oluyor) tarafından iyi reklamı yapılmış klasik bir Doğan yayıncılık kitabı.. İlk kitap hakkında 50 yorum okuduysan 40 tanesi  röportajdan görmüş de almış çünkü.

İlk kitap ; Uçan Tabut 




Kitabın son bölümüne kadar tek hissettiğim şey ; "eh işte" idi, evet birbiri ile bir şekilde yolları kesişmiş olan insanların hayatlarına güzel dokunmuş bölümlerde iyi mesajlar vermiş ne acıtasyonda zirve yapmış ne de anlatmaya çalıştığı şeylerde ama bu kadar :) 

He bu kadar benim gibi okuduğundan zevk almaya bakan biri için yeter mi yeter ama bir edebi taraf falan arıyorsanız, anlatılan hayatlarda derin bir anlam falan , bence yok.. Çünkü o kadar abartılmışsa diyorsunuz bir şeyler olmalı içerlerde bir yerlerde, âmâ yok ya da ben bulamadım.

Ama son bölüm gerçekten harikaydı, çok iyi bağlamış konuyu bence ve bana göre sadece yazarın kalemindeki "ben buradayım" ışığı son bölümde parlıyordu.

Son bölüm için bile okunabilir, çünkü  bir günde biter, bitiyor..


İkinci kitap ise Tanık 




Bu kitap hakkında bir yorum okumuştum; ilk kitap uçan tabut ’tan sonra çıtayı düşürdüğüne dair. Pek tabii ki saçmalamış ilk kitapta çıta mı varmış ki düşürmüş diye düşündüm ama az önce fark ettim ki bu kitap hakkındaki en doğru yorum. İlk kitaba göre gayet güzel başladı aslında fakat tanığın konuşmaları bence gayet gereksiz ve uzundu ,ama konu bir şekilde akıyor ve ilginç hale de geliyordu ta ki son bölüme kadar, bence o kadar saçma bir şeyle bağlanıp bitti ki kitap , kalakaldım. 

Yani ilk kitabın son bölümü çok beğenip bunun da son bölümünü hiç beğenmeme kaç point ?

Kitapların ikisinde de karakterlerin bir şekilde haberleri bile yokken birbirlerinin hayatlarından geçmeleriydi bence tek güzel olan😉 

Onun dışında gerçekten abartıldığı kadar muhteşem olduklarını düşünmüyorum.

Kalp Kalp Kalp


Parası Neyse Vereyim Yeter ki Rahat Bıraksın Yerleri; Oyun Evleri



Bu oyun evlerini kim bulmuşsa alnından öpeceğim onun, müthiş bir girişimcilik örneği.
Hele de böyle ablalı falan, süper süper

Oturduğum semtte de sağ olsunlar arz-talep durumlarını gözeterek açmışlar 3-5 tane, hatta bir tanesi servis yolluyor o derece.. Genelde gittiğim hatta artık aylık üye olacağım bir oyun evi var, ben şahsen bu yerlere parası neyse veriyorum rahat kalıyorum yerleri diyorum. Çünkü gerçekten bazen Pıncır ile öyle bir bakışıyoruz ki ikimizde birbirimizden nefret mi ediyoruz bıktık mı çözemiyorum işte o bakışmaların ardından ben ,cüzdanım ve oğlum soluğu oyun evinde alıyoruz.

Ayakkabılarını bile çıkartmıyor, al diyorum eti senin kemiği benim.
Acıkınca mama der çişi gelince çiş der gerisi mühim değil.

Ben de söylüyorum kendime bir kahve gönlüm kafenin en dip köşesine gitmek istiyor ama tabii ki ana yüreği çocuğumun yarı dazlak ( bu konuyla ilgili ayrıca post girmem lazım ) kafasını görebileceğim bir yere oturuyorum.


Son zamanlarda kendi kendine oynama süresi daha arttı gibi sanki, en azından kafasına göre bir şeyler yapabiliyor o yüzden oyun evinde de bugün baktım kendi kendine lego yapmaya çalışıyor bir anda öyle gaza geliyorum ki onu öyle görünce , ben doğurdum ben diye bağırasım geliyor ,öteki durumlarda ki bunlar daha sık oluyor;(oyuncağı vermeme, elinden alınan oyuncak olduğunda kendini yerlere atma, ya da durup dururken yerlere atma) o zaman teyzesiyim diyesim geliyor, annesi biraz fazla şımarttı da çocuğu , ablam işte ne yaparsın...
Hele bir kreşe başlayıp da uyumlu uyumlu takılırsa anası kurban olsun diye böğürür ya da pankart asarım, pek ümidim yok ama olsundu …

Oyun evlerinde bir de şöyle durumlar oluyor , çocuk kısası
Neredeyse hepimiz belli bir amaç için getiriyoruz çocukları oraya , kimi çocuğu sosyalleşsin diye ,kimi benim gibi kafa dinlemeye ,kimi arkadaşıyla rahat konuşsun diye ama neden ne olursa olsun hepimiz bir kere o alana galoş giyip giriyoruz işte o an , tüm analar dikkatlice o sorun çıkaran bebenin anasına bakıyor o bakışları hissediyorsunuz üzerinizde..
O an şunu demek geçiyor içimden ; evde hiç böyle değil teyzeleri..
Hı hı evet evet 
Değil tabii evde genelde koltukların üzerinden üniteye atlıyor oradan dışarı çıkıp yerlere yatıyor, henüz oyun evlerinde öyle bir akrobasisini görmedim.

Alana girip tüm sevimliliğin ile göz hizasında !!! konuşan bir anne olarak çocuğunu teselli edip rolünü iyi oynayıp alandan da çıkıp masana geldiğinde bir 5 dakika bekle , mutlaka bir anne götün götün yanaşıyor oluyor.
-Uykusuz galiba 
-Bugün biraz huysuz mu ? 
Belli kendi çocuğu ile kıyaslayacak ya da derdi var anlatacak...
Bacım ben zaten buraya susmaya geliyorum sence ben de hiç o bilmemneanneleri.com hesaplarına üye olan, kahvaltı kahvaltı gezen anne tipi var mı gözünü seveyim
baksana bendeki coolluğa, 
zaten benim bu götümün kalkıklığı yüzünden ya oğlanın hiç arkadaşı olmayacak ya da ben her zamanki gibi tükürdüğümü yalayıp bilmemneannelleri.com'a vip üye olacağım, zamanla göreceğiz.

Genelde ters cevap vermiyorum ama kısa cevaplar verip ,kendi çocuğu ile ilgili soru sormayıp kitap okumaya devam edince sandalye geri geri gidiyor.
Zafer benim.
Tabii sonra kendimce edindiğim o zafer bebenin gitmeyeceğim diye kendini yerlere attığı yerde bitiyor ve o kadar zorluyor ki neredeyse al yavrum telefonu diyeceğim. Âmâ asla demiyorum çünkü biliyorsunuz ki 4 yaşına kadar uzmanlar önermiyor pek tabii bizim evde de izlenmiyor çocuğum da koca kafalı pepe ve türevleri nerden öğreniyor bilmiyorum :) 
Anneannesi yapıyor böyle zaten ya da babaannesi ah yok ya babası babası :) 

Bazen de içeri girince bakıyorum bir anne var oyun alanında oh diyorum çok şükür benimkinden daha arıza biri var, o zaman kahvenin yanına tatlı da söylüyorum.


sonuç itibari ile parası neyse veriyorum ve  gerçekten kafamı dinliyorum.
iyi ki varsınız oyun ablaları iyi ki varsınız oyun evleri

Kalp Kalp Kalp


06 Ekim 2020

İstek ve Rızamla Nasıl Dolandırıldım ?


İçmek istediğiniz her ne varsa alın, arkanıza yaslanın ve istediğiniz tarafınızla gülerek okuyun.

Size kendi istek ve rızam ile nasıl dolandırıldığımı anlatacağım, âmâ öncelikle benim evdeki bücür doğup da işten ayrılana kadar donumdan ekmeğime kadar her şeyimi internetten aldığımı, bugüne kadar bir kere bile bırak hıyar gibi yanlış ürün gelmesini 1 lira bile fazla çekim yapılması gibi bir durumla asla karşılaşmadığımı ve de bu durumun verdiği öz ukalalık ve kibir ile insanlara olası bir dolandırılma durumlarında nasıl ahkam kestiğimi anlatmak istemem ama belirtmeden de geçemeyeceğim.

Şimdi ben şu anda artık fakir bir insan  ve Shrek'in işte verdiği para ve ( sözde ) kredi kartı ile geçinen bir kadın olarak tabii ki de asla ( 🤞) kullanmadığım ama belki ( 🤞zor durumlarda kullanırım diye tuttuğum bir kredi kartım var, böyle bayağı üzerinde de adım falan yazıyor yani. Neyse...

Geçen gün Twitter'da gezinirken Maliye Bakanlığı'nın bir tweetini gördüm böyle hesap adının yanında tik mik var yani o derece, gerek Maliye Bakanının kendisinden gerek de bağlı olduğu kurumdan hiç hoşlanmasam da yazan şey dikkatimi çekti :

" Korona ile mücadeleye destek için ödediğiniz kart aidatlarınızı iade ediyoruz .Bilgi için aşağıdaki linke tıklayın."

İşte insan düşünür değil mi kart aidatlarını Maliye Bakanlığı niye iade etsin hadi onu da geçtim sen ne kadar kart ücreti ödedin de geri alacaksın diye bir kendine sorar değil mi ? ( düşünün o kadar zor durumda kalmışım ki kullanmışım kartı, canım kendim ) 

Yok,işte benim tek düşündüğüm şey linki açmak oldu ve açtım bir güzel kimlik numaramı ve e-devlet şifremi girip bir sayfaya yönlendirildim ( hiç tarayıcıdaki adrese de bakmak aklıma gelmiyor çünkü eminim ki yönlendirdiği sayfa edevlet.gov.tr) bir güzel kart bilgilerimi arkasındaki o lanet 3 rakamı da kendi ellerimle girdim yetmedi telefonumu da girdim ve işlemi sonlandırdım, canım kendim ya yine canım kendim. 

Bankanız en kısa sürede sizinle iletişime geçecektir dedi ve 2 gün içinde banka iletişime geçti.

Kartımdan Trendyol.com üzerinden 70 liralık , Media Market üzerinden de 3.799 liralık çekim yapıldığını Trendyoldakinin provizyonda beklediğini ve diğerinin de bana ait olup olmadığını sordu ben de hayır dedim ve kartların kapatılmasını istedim , telefondaki de sağ olsun kapatıldığını iadelerin ya gün içinde 17:00 ye kadar ya da pazartesi ( o gün cuma idi) 09:00 a kadar yapılacağını söyleyip siktiri boktan bir dahili verip adının da Hatice olduğunu söyleyip pazartesi lütfen beni 09:00-10:00 arası beni arayın diye tembihleyip kapattı.

Ben ki yine canım kendim yine uyanamadım, ulan banka 0850'den aramaz arasa bile neden iade için araya hafta sonunu soksun, arasana gerçek bankayı değil mi ara böyle böyle oldu doğru mu de kapatılmış mı de sorsana , yok ben ne yaptım gevrek gevrek annemi arayıp böyle böyle oldu ama hallettim diye anlattım.

Pazartesi tabii ki numara dışarıdan arama kabul etmedi, ve tabii ki ben gerçek bankayı aradığımda kart açıktı ve tabii ki de işlem itirazı yaptım ve bilin bakalım banka neden olumsuz cevap verdi , işlem güvenlik şifresi ile yapılmış. Ben hala bankaya bağırıyorum ulan manyaklar siz aradınız beni siz uyardınız diye, yalnız ben de her gece telefonun sesini kısa domuz gibi uyur ve bu numaraları da asla açmam açacağım tuttu ya, belki açmasam güvenlik şifresini giremeyeceği için çekim bile yapamayacak.

Ama ben hiçbir şifre vermedim, uzaktan mı bağlandı da aldı o şifreyi konuşurken bir bok mu yaptı bilmiyorum.

Eltimgile anlattım , arasana Media marketi siparişi iptal etsinler dedi, kargoda ise durdursunlar. Ulan günlerdir neden anlatmadım ben bunu ya dedim elti deyip geçmeyin he bilir böyle şeyleri he kendine hayrı yok o ayrı :) neyse bir telaş aradık ,ve öğrendik ki o gün teslim olmuş.

Bankayı içinde banka adı geçen her yere şikayet ettim, fakat bu olayı anlattıkça idrak ediyorum ki banka falan aramadı beni, birazdan hepsine özür mektubu yazacağım :) 

Ertesi gün de işte laf olsun diye savcılığa şikayette bulundum bana 2020/35557 numarasını verdiler soruşturma numarası olarak ,herhalde bir gün sıra gelir bu sayıya ben de o zamana kadar bir daha kafamı kullanıp dolandırılmam.

Yani diyeceğim o ki böyle şeyler olabilir :) 

İnsanları yadırgamamak lazım, basiret bu bağlanıyor :) 

Yalnız en büyük mallığım da şu oldu , bilgileri girdiğim akşam Shrek'e dedim ki böyle böyle oldu benimki iade gelirse seninkilerle anneminkileri de yapalım. Düşünebiliyor musunuz bana güvenip al yap dediğini adamın, neyse ki malını tanıyor da çok özen göstermiyor para ile ilgili fikirlerime :) 

Sonuç olarak şimdi baba gibi kart borcum ve minnoş bedenim ve zedelenmiş kalbim var :) 

Bir de öyle bir sahiplenmişim ki borcu adama diyorum ki lütfen bak bu boku ben yedim hem de bile işte ben ödeyeceğim, yapılandıracağım falan filan.. yani sen taksit tutarı kadar benim maaşa zam yap gerisi ben de merak etme ...

Neyse ki savcılığa gittim diye aile mahkemesine de gitmemi istemedi herhalde evde hiçbir şey olmamış gibi takılıyor :) 

Buradan da o tweeti görüp o linke tıklayıp bilgilerini giren benim gibi salaklara sesleniyorum ; ya siz mal mısınız arkadaşım maliye bakanlığı neden kart iadesi yapmış, ne meraklısınız kart bilgilerinizi vermeye, sonra diyorsunuz ki dolandırıldım yetiş savcı...

😀😀😀

kalp kalp kalp